KADIN CİNAYETLERİNE DUR DEMEK İÇİN SOKAĞA ÇIKTILAR

Sıklıkla duyduğumuz kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddete dur diyebilmek için Denizli'de kadınlar sokağa çıkarak eylem yaptılar.

  • 22 Aralık 2022 - 23:32
  • Son Güncelleme : 22 Aralık 2022 - 23:43

Delikliçınar'da toplanan Denizli Kadın Platformu bileşenlerinin yanı sıra, Eğitim-İş, DİSK Emekli Sen, Denizli Barosu da eyleme destek verdi. Açıklamayı Denizli Kadın Platformu bileşenleri adına Denizli Kadın Platformları sözcüsü Ayşegül Odabaşıoğlu yaptı.

Odabaşıoğlu açıklamasında, "Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin her geçen gün artarak yükseldiği bir ülkede yaşıyoruz. Hikâyemiz aynı. Yüzlerce kadın “Erkekler onlar sırf hayır dediği için, kendilerinden boşandığı veya ayrıldığı için veya hiç birlikte olmak istemediği için kadınları öldürme cesaretini buldular" dedi.

HÜLYA ER, ELİF IRMAK, RABİA DAĞ, NADİ NOORİ, ALEYNA YURKÖLESİ, MERAL SİVRİKAYA, TUĞBA TOKBAŞ, FATMA KOVAN, ŞEBNEM ŞİRİN, İREM EVREN başta olmak üzere cinayete kurban giden kadınlarımızın isimlerini söyleyerek acı gerçeği tekrar hatırlatan Denizli Kadın Platformu Sözcüsü Ayşegül Odabaşıoğlu konuşmasına şu şekilde devam etti: 


Kadınlar öldürüldüğünde dahi yine o kadınların hayatını mercek altına alan, yine kadınların tercihlerini sorgulayan, öldüreni değil öldürüleni suçlayan savcılardan, hâkimlerden, medyadan, siyasetçilerden ve toplumdan bir bütün erkek egemenliğinden, her gün kadınların yaşam güvencesini elinden alıyorlar. Erkek egemen kurumları kadınların yaşam güvencesi olan haklarına saldırarak artık sadece kadın düşmanı politikaları uygulamakla kalmıyor.

"HER BİR CÜMLENİZ ŞİDDET OLARAK DÖNÜYOR"

Cinayetlere engel olması gerekenlerin kadını şiddete karşı koruyan yasaları uygulamak yerine, bu yasaları kaldırmanın yolunu yapıyorlar , “Her bir cümleniz kadınlara, artan şiddet olarak dönüyor. Haftalardır, aylardır, yıllardır yasalar etkili uygulanmıyor. Erkek şiddetine karşı acil önlem planı çağrılarımıza kulak tıkayan sizler, bizim için hayati öneme sahip İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırdınız. Biz kadınların uzun yıllar mücadelesi sonucu bir kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede en etkin yasa iken bunu uygulayacağınız yerde kaldırıyorsunuz. Oysa İstanbul Sözleşmesi, hukuki güvencemizdir. İstanbul Sözleşmesini hedef alıp Sözleşmeden çekilmek kadına yönelik şiddete teşviktir” . Aile kavramı adı altında kadınların tüm yaşamı kuşatılıp eve hapsedilmesi planlanarak, kreş ve sığınma evleri kapatılıp, kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri olacaksa biz kadınların da bunu kabul edip beklemeye niyetimiz yok. Birbirimizi savunacağız. Kamusal ve özel alanda erkek egemenliğini inşa eden iktidar kurumlarına ve erkekler arası kurulan işbirliğine karşı susmaya hiç niyetimiz yok”.


Bugün, kadına yönelik şiddet olgusunun hem kadına hem de tüm topluma dayatılan ideolojik bakıştan, çağdışı ve gerici anlayıştan, ekonomik koşullardan, politik gelişmeler ve kültürel etkenlerden ayrı tutulamayacağı gerçeğini dünyanın gündemine tekrar tekrar taşıma günüdür.

Ülkemizde son çeyrek yüzyılda kadınlar da sosyo-ekonomik politikaların odağına konuldu.  Kadınlara ilişkin ne zaman bir şey söylese arkasından kadın haklarına ilişkin bir geri adım ortaya çıktı. Kadınların toplum içindeki ekonomik, kültürel ve sosyal etkinliği siyasilerin bilinçli politikaları ile sürekli azaltılarak; toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, kadınların cinayete kurban gitmesine; işyerinde, sokakta, evde taciz, tecavüz ve saldırıya maruz kalmasına; bedeninin, emeğinin ve kimliğinin sömürülmesine yol açan ataerkil politikalar gün geçtikçe derinleştirildi. Gericiliğin, savaşın, ayrımcılığın kadın özgürlüğüne bir tehdit olduğu bilinciyle, kadını ret ve inkâr eden her türlü ideolojiye karşıyız.

Kadınlar günlük yaşamda sürekli olarak cinsel, psikolojik, fiziksel şiddete, tacize ve tecavüze maruz kalmakta ve öldürülmektedir. Tacizciler, tecavüzcüler ve kadın katilleri tahrik indiriminden yararlanmakta ve  hatta serbest bırakılmaktadır.

Kadınların, kadın oldukları için karşı karşıya kaldıkları şiddet, taciz, tecavüz, güvencesizlik gibi sorunların çözümünde örgütlü bir mücadele verilmesi gerektiği açıktır.

Kadın cinayetlerinin de yüzde 1.500 arttığı Türkiye, bu geri adımlarla, kadının sosyal statüsü, eğitim ve istihdamı açısından 3. Dünya ülkeleri arasında yerini aldı.

Soruyoruz, Soruyoruz ve soruyoruz;

KADINLAR NEDEN ÖLDÜRÜLÜYOR?

Kadınlar, her gün, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 uygulanmadığı için öldürülüyor.

Kadınlar, her gün, “başka karakola git”, “bu şikâyetten bir şey çıkmaz, sen en iyisi vazgeç”, “sığınakta yer yok” diyenlerin görevlerini yapmadıkları için, yeterli sığınak ve danışma merkezi açmaya da bütçe ayrılmadığı için şiddete mahkûm ediliyor ve öldürülüyor.

Kadınlar, her gün, adalet uygulayıcıları; şiddet uygulayan erkekleri değil kadınların yaşam tarzlarını yargılamayı seçtiği için, mahkemeler erkekleri aklamanın sayısız yolunu bulduğu için öldürülüyor.

Kadınlar, her gün, cinsiyet kimliğine, cinsel ve romantik yönelimine duyulan nefretten, bedenlerinin ve aşklarının sığdırılmaya çalışıldığı kalıplardan, ötürü şiddete maruz bırakılıyor ve öldürülüyor.

Kadınlar, her gün, özellikle krizin getirdiği artan işsizlik ve güvencesizlikle, aile içindeki şiddetten uzaklaşacak geçim kaynağı ve gelecek güvencesi olmadığı için erkek şiddetine mahkûm edildiği için öldürülüyor.

Kadınlar, her gün, savaşın ve sınırların gölgesinde, Türkçe konuşmadıkları için veya göçmen oldukları için, doğdukları yerden ötürü şiddete uğruyor; şiddete maruz bırakıldıklarında yasal haklarını arayamadıkları için öldürülüyor.

Gündelik erkek şiddeti ile tüm mekanizmalarının kurduğu suç ittifakı tarafından kadınlar, her gün, işte böyle öldürülüyor!

Cinayete varmadan da bizler şiddet veya baskı altında, belirsizlik içinde, her açıdan sömürülerek, yarınımızın ne olacağını bilmeden nefes almak zorunda bırakılıyoruz. Ancak kadınlar sadece öldürüldüklerinde haber oluyor.

Biz ise kadınların isimlerinin ölümleriyle değil yaşamlarıyla, yaşadıkları şiddetle değil gerçekleştirdikleri hayalleriyle haber olduğu bir dünya için buradayız!

Ve umudumuz birbirimizde. Umudumuz birlikteliğimizden aldığımız güçte, kadın dayanışmasında. Umudumuz her gün şiddetten uzak bir hayat için her bir nefesimizle verdiğimiz ortak mücadelede.

Bundan daha ferah, daha özgür, daha eşit, kimsenin kimliğinden ötürü şiddete uğramayacağı bambaşka hayatlar hayal ederek el ele veriyoruz. Bunu biz yapmazsak kimse bizim için yapmayacak, biliyoruz.

Eşit ve özgür bir ülkede yaşayabilmek için, emeğimizden, bedenimizden, kimliğimizden elini çekmeyenlere karşı, eşit ve özgür yarınlar için sözümüzü sokakta söyleyeceğiz ve mücadelemizi örgütlülüğümüzden aldığımız cesaretle ve mücadeleye olan inancımızla sürdüreceğiz.

Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizim.

Yaşasın Kadın Dayanışması!

Kadınlar basın açıklamasının ardından Candoğan parkına kadar yürüyerek protestolarını gerçekleştirdi. Grup daha sonra dağıldı.