PAÜ’DE İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜNÜN 100. YIL DÖNÜMÜ KUTLAMALARI ÇEŞİTLİ ETKİNLİKLER İLE DEVAM EDİYOR

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ)’de İstiklal Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabulünün 100. yıl dönümü münasebetiyle, 2021 yılı ‘Mehmet Akif ve İstiklal Marşı Yılı’ etkinlikleri kapsamında iki farklı çevrimiçi konferans düzenlendi.

  • 13 Nisan 2021 - 16:32
  • Son Güncelleme : 25 Ekim 2022 - 13:16

PAÜ, İstiklal Marşı’nın kabulünün 100. yıldönümü etkinlikleri kapsamında, “İstiklal Marşı Işığında Toplumların Hayatında Yüzüncü Yıl Olgusu” isimli bir çevrimiçi konferans düzenledi. Konferansın konuşmacısı olan PAÜ Emekli Öğretim Görevlisi Şerif Kutludağ, İstiklal Marşı’nın ışığının hem günümüzü hem de gelecek yüzyılımızı aydınlatacağını ifade etti.

PAÜ, İstiklal Marşı’nın kabulünün 100. yıldönümü etkinlikleri kapsamında, düzenlediği programlara PAÜ Emekli Öğretim Görevlisi Şerif Kutludağ’ın konuşmacı olduğu ve moderatörlüğünü Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman Solmaz’ın üstlendiği çevrimiçi konferans ile devam etti. “İstiklal Marşı Işığında Toplumların Hayatında Yüzüncü Yıl Olgusu” isimli konferansta Kutludağ, Orhun yazıtlarındaki hitaplar, ünlü Türk düşünürlerin sözleri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’u, Gençliğe Hitabesi gibi Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitleri şiiri ve İstiklal Marşı’nın hem günümüzü hem de gelecek yüzyıllarımızı aydınlatacak ana ışık kaynaklarımız olduğunu söyledi.

Konuşmasının devamında, İstiklal Marşı’nda yer alan ışık kavramlarına dikkat çeken Şerif Kutludağ, İstiklal kavramının özgür yaşamanın sevincini yansıttığını dile getirdi. İstiklal Marşı’nda geçen; Alsancak, hilal, şanlı hilal, şafak, yıldız, sözlerinin fiziki bir ışık olduğunu hatırlatan Kutludağ, yine İstiklal Marşı’nda geçen; Hakk, İlahi, Hakk yolunda, Huda gibi kavramların ise manevi ışık kaynakları olduğunu, İstiklal Marşı’nda fiziki ve manevi ışık kaynaklarının bir arada bulunduğunu belirtti.

İstiklal Marşı’nda geçen toprak kelimesinin, herkes tarafından anlaşılan kavramı dışında bir vatan, bir cennet bahçesi anlamında olduğunu söyleyen Şerif Kutludağ “Bu duyguların kaynağı doğrudan doğruya bireyin kendi ruhudur. Yani Mehmet Akif’in ifadesi ile ‘İman dolu göğsü’dür. Bu noktada, bu ışığın yansımalarından birisi ezanlarımızdır. Bu ışık ve duygular bizi cennet vatana götürecektir. Diğer taraftan da ruhumuzu arş-ı ala’ya götürecektir. Ruhumuzun Hakk ile olan bağlantısı sürdüğü sürece milletimiz hür yaşayacaktır. Milletimizin hür yaşaması ve bayrağımızın hür dalgalanması, Hakk’a tapan milletimiz ile ilgilidir. Bu yüzden Akif’in gönlünde, istiklal ile ilgili hak ettiği değerler Allah’a bağlılık ile ifade edilmektedir.” şeklinde konuştu.

Konuşmasını, Mehmet Akif Ersoy’un yaşadığı dönemde milletimizin yaşadığı önemli tarihsel olaylara değinerek sürdüren Şerif Kutludağ, Mehmet Akif’in vatan millet sevgisinden bahsetti. Yüzüncü yıl olgusu konusuna değinen Kutludağ, “2021 yılı bilindiği gibi sadece istiklal Marşı ve Mehmet Akif’e adanan bir yıl değildir. Bunların yanında Türkçe yılı, Yunus Emre yılı, Ahi Evran yılı, Hacı Bektaş-ı Veli yılı olarak isimlendirilmiştir. Bu, bize şunu göstermektedir: 2021 yılı, Türk milletinin ruh ışıklarının yeniden parladığı bir yıldır. Biz bu yüz yıl önceki, bin yıl önceki değerlerimizi anlayabildiğimiz takdirde önümüz ışıklanacaktır. Bu ışık gözümüzü, gönlümüzü, ruhumuzu ve beynimizi aydınlatan bir ışık olacaktır. Yüz yıl önce milletimiz Çanakkale Deniz Zaferi elde etmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açmıştır. 2022 yılında 30 Ağustos Baş Komutanlık Meydan Muharebesi’nin 100 yıldönümünü kutlayacağız; İzmir’imizin düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yılını yaşayacağız. 2023 yılında da Cumhuriyetimizin ilanının 100. yıldönümünü yaşayacağız. Bu nedenle bizim yüzyıl kavramını iyi anlamamız gerekiyor.” dedi.

Konuşmasının sonunda İstiklal Marşı’nın bu topraklarda yaşayan herkesin ortak değeri olduğuna dikkat çeken Şerif Kutludağ, İstiklal Marşı’ndan alınan duygular ile hayata bakmak gerektiğini hatırlattı.

Prof. Dr. Süleyman Solmaz, etkinliğin sonunda konuşmacı Şerif Kutludağ’a paylaşımlarından dolayı Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan ve PAÜ bünyesinde gerçekleştirilen etkinlikleri planlayan ‘İstiklal Marşı ve Mehmet Akif Yılı Kutlama Komitesi’ adına teşekkürlerini iletti.

PAÜ, İstiklal Marşı’nın kabulünün 100. yıldönümü münasebetiyle 2021 yılı ‘Mehmet Akif ve İstiklal Marşı Yılı’ etkinlikleri kapsamında, “İstiklal Marşı’nın Bestesi” isimli bir çevrimiçi konferans düzenledi. Konferansta, İstiklal Marşı müzikoloji ve sosyoloji yönüyle ele alındı.

Konferansın moderatörlüğünü PAÜ Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Akyol yaptı. Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Ergur, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Öğ. Gör. Yiğit Aydın, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Orkestra Şefi ve Besteci Hasan Niyazi Tura ile TRT İstanbul Radyosu Program Yapımcısı Müzikolog/Yazar Ersin Antep konuşmacı olarak katıldı.

Konferansın ilk konuşmacısı olan Müzikolog Ersin Antep, İstiklal Marşı’nı tarihsel bağlamda ele aldı. Konuşmasında ilk olarak İstiklal Marşı denildiğinde bestecisinin de unutulmaması gerektiğine dikkat çeken Antep, İstiklal Marşının yazılmasına giden süreçte, Osmanlı Devleti’nde müziğin tarihsel gelişiminden bahsetti. İlk olarak, 1828 yılında Donizetti tarafından Sultan II. Mahmut için “Mahmudiye Marşı”nın bestelendiğinden bahseden Ersin Antep, bu marşların da aslında padişahların bulunduğu törenlerde “milli marş yerine” kullanıldığına değindi. Son yüzyılda İstiklal Marşı öncesinde “Mahmudiye Marşı”ndan sonra bestelenen “Mecidiye Marşı”nın Osmanlı Devleti’nin son padişahları döneminde tercih edildiğini ifade etti. Antep konuşmasının devamında “Musika-i Hümayûn’da, sözlü marş geleneği çoğunlukla fasıl heyetinde vardı. Bizim, çok sesli müzik eğitimi almış kişilerin arasında böyle bir tecrübe söz konusu değildi. Bu nedenle sözlü marş geleneğinin olmadığını ifade etmekte yarar vardır” şeklinde konuştu.

Konferansın ikinci konuşmacısı İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Orkestra Şefi ve Besteci Hasan Niyazi Tura oldu. Sunumunda ilk olarak Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’nın da yazıldığı ölçü olan aruz vezninin son ustalarından olduğunu ifade eden Tura, milli marş ile askeri törenlerde çalınan askeri marşın farklı olduğuna dikkat çekti. İstiklal Marşı’nın şiirinin bestesine olan uygunluğuna sunumunda yer veren Hasan Niyazi Tura, İstiklal Marşı’nın bir destan olduğunu, bu yüzden de bir marş olarak bestelenmesinin güç olduğunu söyledi. Musika-i Humayun’un kurulmasının ardından Türk müziğinin batı müziğinin eksenine girdiğini belirten Tura, “Türk müziğinin içine Batı müziğinden unsurlar yerleşmiştir. Dede Efendinin Gülnihal bestesi bunun bir örneğidir. Bu Batı müziğinde majör bir valstir. Türk musikisi Batı müziğinin etkisine girdikçe, acemaşiran ve nihavent gibi Batının majör ve minörüne çok yakın olan makamlar, daha modal karakterli makamlara tercih edilir duruma gelmiştir.” dedi. Sunumunun devamında İstiklal Marşı için bestelenen diğer müziklerin makamsal bakımından değerlendiren Hasan Niyazi Tura, Osman Zeki Üngör’ün bestesinin makamsal özelliklerinin olmaması ve Manas Efendi’nin yaptığı armoni ile güzel örtüşmesi nedeniyle diğer bestelere göre, sanatsal olarak önde olduğunun altını çizdi.

Konferansın üçüncü konuşmacısı Bilkent Saygun Merkezi müdürü ve Bilkent Üniversitesi Müzik Bölümü Öğ. Gör. Yiğit Aydın, İstiklal Marşı bestesini; biçim, üslup, söz-müzik uyumu konularında değerlendirdi. Aydın, öncelikle bestecilik açısından şiiri ele aldı, barındırdığı avantajlar kadar çeşitli güçlüklere değindi. Müziksel çözümlemesindeyse Üngör’ün bestesinin temelde 18. yüzyıl Orta Avrupa çalgı müziği üslûbuna dayandığını ancak 19. yüzyıla dair unsurlar da içerdiğini gösterdi. Marşın hızlı şekilde dönüşen yazısının, Schönberg’in klasik-romantik üslûp için kullandığı gelişen varyasyonlar nitelemesine uygun düştüğünü aktardı. Aydın, Üngör’ün eserinin armonik yönden sade olmakla beraber, barındırdığı biçimsel kompleksiteyle içinde bulunduğu zamanın ruhu ve toplumsal koşullarını açıkça yansıttığı görüşünü vurguladı.

Konferansın son konuşmacısı Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Ergur oldu. Ergur; İstiklal Marşı’nı sosyolojik yaklaşım ile ele aldı. Bir millet ya da toplumun tarihsel bir özne olarak kalabilmesi için bazı şeyleri tutmak gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Ergur, İstiklal Marşı gibi değerlere sahip çıkılmasının önemini vurguladı. Bayrak, milli marş gibi öğelerin toplumsal uzlaşı simgeleri olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Ali Ergur, “Bazı milletler, farklı diller ve dinlerden oluşabilir. Önemli olan burada milletin ne olduğunu ölçmek değil, ortak yaşama iradesini vurgulamaktır. Milli marş, bayrak gibi simgeler ortak yaşama iradesini ifade eder. İstiklal Marşı’nın çok konuşulması ve bunun daha çok şiir üzerinden olması bir sosyolog olarak bizler için bir semptomdur. Bir toplumun temeli tarih bilincidir. Nüfus, etnik köken, dil birliği, vb. gibi öğeler değildir. Milleti bu kavramlardan birine indirgemek bir daraltmadır. Önemli olan birlikte yaşama iradesidir. Bir millet ya da topluluk ancak üretim ile birlikte üreterek var olur. Üretim yoksa birleştiren bir öğe olmaz. Milli marşlar tabii ki yazıldıkları tarihsel koşullara göre değişir. Müzikal özellikleri de ona göre değişir. Ama bir milletin hem ortak yaşama iradesini hem de somut anlamda toprak bütünlüğünü gösterir. Bu yüzden ‘marşın konsolidasyonu’ diyebileceğimiz bir süreci aslında biz 1924 ile 1930 arasında yaşıyoruz. Aynı dönemde farklı bölgelerde birden fazla marş söyleniyor olması, aynı zamanda bu dönem, siyasi istikrarlılaşma dönemidir. İstiklal Marşı’nın standart bir marş olarak benimsenmesi de buna işaret etmektedir.” şeklinde konuştu.

Kapanışta PAÜ Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Özgül Gök; İstiklal Marşı’nın kabulünün 100.yıldönümü sebebiyle düzenlenen çevrimiçi konferansa katılımları ve verdikleri değerli bilgiler için tüm konuşmacılara, moderatör Doç. Akyol’a ve dinleyicilere şükran duyduğunu ifade etti.