EMEP: €

Emek Partisi Denizli İl Örgütü yaptığı yazılı açıklama ile Denizli’de 12 maden sahasının açılacak olmasına karşı açıklama yaparak; “Halkın sağlığı, toprağı, havası, suyunun sermaye şirketleri tarafından gasp edilmesi anlamı taşıyan bu saldırının geri püskürtülmesi halkın örgütlü mücadelesi ile mümkündür” dedi. Açıklamada ayrıca kanunların, şirketlerin ihtiyaçlarına göre değil halkın çıkarlarına göre şekillenmesi gerektiği vurgulandı.

  • 18 Ağustos 2020 - 15:36
  • Son Güncelleme : 25 Ekim 2022 - 13:16

Denizli’de 12 maden sahası 31 Ağustos’ta ihaleye çıkacak. Aranacak madenler arasında, altın, krom, kuvars, manganez gibi 4. Grup madenler bulunuyor. Emek Partisi Denizli İl Örgütü yaptığı açıklama ile Tavas’ta Termik Santral yapımına karşı çıkılan mücadeleyi hatırlatarak bu maden ihalelerini durdurmanın yolunun yine halkın örgütlü mücadelesi ile mümkün olduğunu belirtti.

Emek Partisi İl Örgütü adına İl Yöneticisi Mehmet Kırgız imzalı açıklama şöyle:

AKP iktidarı son yıllarda JES, HES, RES, kaya gazı tesisleri, termik ve nükleer santraller, kömür ve altın başta olmak üzere maden tesisleri, yol, turizm vb. projeleri doğanın ve çevrenin yok edilmesi pahasına gündeme getirip, uygulamayı sürdürüyor. AKP hükümeti ve kapitalistler, ülkeyi “enerji üssü haline getireceğiz” iddiasıyla enerji, sanayi ve maden alanında uyguladıkları politikalarla yer altı ve yer üstü varlıklarının talanına ve tahribatına neden oluyor. Bugün ülke genelinde 80 bin MW elektrik üretilirken, ortalama 50 bin MW elektrik tüketilmektedir. Sadece bu rakamlar bile amacın enerji ihtiyacını karşılamak değil, ülkenin zenginliklerini talana ve ranta açmak olduğunun açık kanıtıdır.

Denizli’de 12 maden sahası sermaye şirketlerine rant sağlamak üzere ihaleye çıkacak. 4. grup maden sahaları yerel halkın görüşleri alınmadan talana açılacak. İktidarın giderayak tüm yaşam alanlarına saldırıyor olmasına karşın halk da Tavas’ta termik santrale karşı gösterdiği mücadele ile halkın sermaye iktidarından daha güçlü olduğunu gösterdi. Ülke ekonomisinin madene ve enerjiye ihtiyacı olduğu yalan propagandası ile halkın sağlığı, toprağı, havası, suyu sermaye şirketleri tarafından gasp edilmesi anlamı taşıyan bu saldırının geri püskürtülmesi halkın örgütlü mücadelesi ile mümkündür.

MADEN ŞİRKETLERİNİN MENFAATLERİ BİZİM MENFAATLERİMİZE ZITTIR!

Altın, krom, kuvars, lityum, manganez hangi maden aranacak olursa olsun tarımsal üretimi, doğal yaşam alanlarını, bugünün ve yarının nesillerinin yaşam hakkını yok edecektir. Maden Kanunu Madde 1’de; bu kanunun madenlerin ‘milli menfaatlere uygun olarak’ aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ile ilgili esas ve usulleri düzenlediği yazılıdır. Sermaye hükümetinin ‘milli menfaat’inin yandaş şirketlerin kar hırsıyla halkın yaşam alanlarını talan edebilmesi anlamı taşıdığı açıktır. Denizli’de yaşayan halkın menfaatleri maden şirketlerinin menfaatlerine zıttır! Kanunlar, şirketlerin ihtiyaçlarına göre değil halkın çıkarlarına göre şekillenmelidir.

TOPYEKÛN SALDIRILARA KARŞI TOPYEKÛN MÜCADELE

Karadeniz’de ‘yeşil yol’ projesinin karşısına ‘ben halkım’ diyerek dikilen ‘Havva Ana’lar Denizli’de de bu talanın karşısına dikilmelidir, dikilecektir. Genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek, işçi, işsiz, topyekûn saldırılara karşı topyekûn mücadele vererek bu talana son verebiliriz. Bunun yolu; kazanımla sonuçlanan mücadelelerden tecrübeyle, örgütlenmekten geçmektedir.

KOMİTELER KURULMALI, PLATFORMLAR GENİŞLETİLMELİ

Maden talanına karşı her ilçede, her mahallede platformlar, mücadele birlikleri, komiteler şeklinde örgütlenerek bu talanı durdurmak biz Denizlililerin elindedir. Karar alma mekanizmalarına halkın doğrudan katılımının sağlandığı, yerel halk inisiyatiflerinin mücadeleye yansıdığı bir yol izlenmelidir. Bu mücadele siyaset üstü bir mücadele değil siyasetin kendisidir. Tarım alanlarını yok etme siyasetine karşı sağlıklı gıdaya ulaşabilme siyasetidir. Havamızı, suyumuzu, toprağımızı gasp etmek isteyen siyasete karşı yaşam alanlarımızı koruma siyasetidir. Sermayenin kar etme siyasetine karşı yerel halkın çıkarlarını koruma siyasetidir. Yaşam alanlarımızı koruma temelinde birleşerek, din, dil, ırk, düşünce ayrımcılığına düşmeden talebimiz etrafında örgütlenmeli bu yıkıma karşı fiili mücadeleyi de göze alarak bir adım öne çıkmalıyız. Emek Partisi olarak tüm siyasi partileri, demokratik kitle örgütlerini, çevre örgütlerini ve bu yıkıma karşı çıkan herkesi yaşam alanlarımızı koruma talebi etrafında birleşmeye ve bu mücadeleyi örgütlü bir şekilde büyütmeye çağırıyoruz.